9 Mart 2011 Çarşamba

Kabakulaksal Sinerji!

Merhaba blog. Sana şimdi hemen kaynaşıp sanki babamın bloğuymuş gibi sesleniyorum ama seni zaten bir yıldır dikizliyordum. Bu samimiyetin nedeni bende yatılı ukalalık değil, mazideki tanışmışlıktır. O yüzden bana daha ilk intibada sinir olmamanı temenni ederim.

Öncelerden beri zevkle takip ettiğim bu blog, yaptığı güzel nükteli, edebi çalışmalarıyla “adam olsaydım da ben de şöyle şeyler yazsaydım” düşüncelerine boğmuştur. Ama ilk tanıştığımız günlere bakacak olursak, içli tartışmalar beni 1 yıl önce burasıyla ilgili platonik bir kavgaya götürmüştür. Kendi blog sayfama daha selam vermeden şak diye bu blogda ne yazılmış diye merak etmemi aslında acınası bir bloğa yaptığım kıyak olarak görüyordum ve bu da beni bildiğiniz ezik yapıyordu. Kıskandığım şeyleri zaten zart diye söyleyebilecek bir adam olsaydım bugün Saba Tümer’ in oturduğu koltukta ben oturuyor olurdum.

Sahip olamadığımız ve sahip olmak istediğimiz metalara hiçbir zaman sahip olamayacağımızın anlaşılmasıyla başlayan bu kavgaya ben kendimce “adam gibi adamım”diye bakıyorken, atalarımız kedi ve uzanamadığı ciğer olarak değerlendirmiş. Aslında ben kedi gözüyle aynı şeyi söylüyorum. Bu noktada ciğere bakan minnoştan hiçbir farkım yok sonucuna kısadan ulaşabiliriz. Ancak bana özgü olmayan, insanların toplayıcılık taşıyıcılık devrinden beri süregelen bir alışkanlığı, değer veren insanları sevmek konseptini yürekten taşıyorum ve bu satırları bana ayırdığı için sözün özü arkadaşımıza teşekkür ediyorum.

Elbette böyle bir blogda kelimelerimin cümleler haline gelmesi büyük bir korku yaratıyor benim tarafımda. Zira ben usturupsuzluğumla nam salmış, birçok ilim bloğunda kara listelerde adı yazılı bir adamım. Bu gerçekten benim için büyük bir sorumluluk ve bu sorumluluğu yerine getirmeye çalışacağım. Bu bilincin ilk ürünü de bir önceki cümlede “çalışcam” yazdıktan sonra silip “çalışacağım” olarak değiştirerek oldu. Az sonra yazıyı yayınlamadan önce “ulan ne güzel argosuz küfürsüz bi merhaba” oldu diyene kadar sadeleştirmelerimi yapacağım. Öz eleştiri olarak “ulan o kadar sansür yaptık iki kere ulan kelimesi geçti kulaklarına tüküreyim bak bide küfrettim kafana edeyim kabakulak!” diye kendimi ehilleştirmeye çalışacağım. Neyse kapayalım bu bahsi eheühe, öhöm.

Yazarken çok eğleneceğim bir yerde okuyorsunuz bu yazıyı. Uzun oldu ama kısaca hepinize bir merhaba demek istedim.

Hiç yorum yok: