22 Eylül 2011 Perşembe

GEÇEN GÜN BU ZAMANLAR ...


Mutluluk pozlarım kim bilir?  Sensiz,nasıl yansıdı karelere,
 Hiç fotojenik değilimdir bilirsin, 
Öyle kolay çekinemem, 
En azından dik durup, bi poz vermek lazım.

 
Düşümde az önce resmini çizdim, 
 Tablo yine benim kalbim,çerçeve senin suretin,
Kara kalem çalıştım bu kez, bahtıma.
Belki bu kez ters dönerde talihim  ,mutluluk çıkar şansımıza ...


                                                             
                                                       Şiir :  Salih Yıldırım



21 Eylül 2011 Çarşamba

EVLİ , MUTLU , ÇOCUKLU ...


         Evlilik kavramı ; oldum olası çok ilginç gelir bana dostlar. Nedenini halen çözmüş değilim. Düşünce gücümle ,soyut olan çok şeyi somutlaştırabildim zihnimde ama evliliğin halen bir resmini çizemedim.
Düşünün ki; hayatın belli bir döneminde kadar yalnız yaşamışsın,tek kişilik hayaller  kurmuşsun kendince, Sana karışan görüşen yok, Belli sorumluluklar hariç kimseye hesap vermezken,birden karşına biri çıkacak ve bir imza ile hayatına yön vermeye başlacayacak.
Çok garip dimi?  '' değil mi? ''  garip çok garip  ...

 Bunun nesi garip Sözün Özü ? diyeceksiniz , evet çekinmeyin söyleyin :))  Bende biliyorum bu doğanın kanunu,aile toplumun yapı taşı,evlilik,yuva,çoluk çoçuk çok önemli kavramlar farkındayım başım gözüm üstüne. Benim bu hayatta resmi varlığımda da bu kurum başrolde, her baktım yerde  o varken , neyi ? sorguluyorum bilmiyorum ama tuhaf geliyor bana ne bileyim ...

Kader kısmet (yazgı ) , tabi ki yazacağım şeylerin  açıklaması biliyorum ama  , içimde, taaa benden de  üçerü ben, benim böyle  düşünmemi istemiyor.

Senli yaşlarda veya sana yakın. Bir insan var gençlik hayallerinde onla veya onsuz, severek veya istemeyerek ,her neyse birine diyorsun ki gel bana yol arkadaşı ol. Teklif kabul ediliyor, sözler veriliyor ,tarihler alınıyor. Bir dünya masraf yapılıyor yeni bir ev kuruluyor. Ama daha önce ne güzel beleşten yaşıyorduk, şimdi ne gerek var bu kadar masrafa diyemiyorsun? Senin adına birileri hep karar alıyor sen genellikle emme basmatulumba gibi kafanı sallıyorsun , bişey diyemiyorsun eziksin, çünkü sen kaşındın  :))
Senden başka herkes, birden seni senden fazla düşünüyormuşşş gibi görünüyor. İnanıyorsun ister istemez. Bir düğün organize ediliyor adınıza 3-4 saatlik bir eğlence.  kadrajta göründüğün süre toplasan bir saat. evet birkaç saatlik gecenin kahramanısın. Başrolde sen ve müstakbel  eşin.
Sonra sen o müstakbel hanımınla hergün görüşüyorsun bazen oluyor sadece 7-24 onu görüyorsun. Allah korusun ya doğru kişi değilse eşin. İnsan nasıl ona tahhamül edebilir.
Bide senle özleşiyor o insan. Seni  yolda gördüğünde arkadaşların senden önce veya  sonra onu soruyolar. 


Binküsür kişilik düğün salonu kapalı gişle oynuyor sizin için. İyi tarafı gişe hasılatı size ait (taraflar çirkeflik yapmazsa şayet) size ait günün o saatleri , mekan sizin ve sen düğününe gelenlerin en az yarısını tanımıyorsun. Diğer yarısı meçhul.
Sen o arada dalmış gitmişsin vadesi yaklaşacak ilk taksitlere Sonradan öğreniyorsun ki düğündeki kalabalığın bir kısmı artık senin yeni akraban olmuş haydaaaa! Ciccii akrabaların hayatına girdi bile, bi hoş geldin desene :))
Benim akrabam bana fazla yük oluyor zaten bir de bu nerden çıktı diyemiyorsun. Artık çevren çok geniş , sırtın yere gelmez aslansın sen bidenesin , sen artık bir eniştesin veya yengesin ...

     Evlenen arkadaşlarımın hepsinin düğününde aktif rol oynadım. , Onlar mutluluk pozları vermeye çalıştığı sırada, ben de daldım bunları bir bir düşündüm...
Onlara da düşüncelerimi açtım ama ilerleyen yıllarda yarısı doğruladı kimi iş bildiğin gibi değil dedi bana akıl fikir verdi. Kimi  '' herşeyi boş ver de çoçuk bir başka oluyormuş lan'' diyebildiler buruk ve mağrur bir şekilde ...
Kimi aman olum evlenme biz evlendikte noldu dedi. Felan filan söyledikler,  bi kulaktan girdi diğerinden çıktı.
İster evlilikten korkuyorsun sen ondan böyle söylüyorsun dea. İster bastırılmış duygular dea. Ne bilim ne derseniz deyin kabulümdür ama size bişey söylim mi ? :
Evlilik çok garip bir şey beaaa ...



Yazan :  Salih Yıldırım


18 Eylül 2011 Pazar

YİNE BİR GÜLNİHAL ALDI ŞU GÖNLÜMÜ ...


     NEDEN BLOG YAZIYORSUN ? BLOG YAZMA AMACIN NE ? 
    BU İŞTEN BİR KARIN VAR MI?

         Bu sorular size değildi sevgili dostlarım. Kendini bilmez arkadaşlarımın geçen gün bana yöneltiği sorulardı :))
Zaten birbuçuk aydır  yazamıyordum ,  bir de üstüne erinmeden onun bu sorularını cevapladım ama arkadaşım dinledi dinledi sonra bi şey anlamadım dedi ve çekti gitti :))
Blog sayfalarına göz atarken arkadaşım Erdinç girdi birden içeri.''  Napıyorsun kanka  '' diye seslendi. Bende tam blog üzerine sosyolojik  çıkarımlar yapıyordum kendimce, dalmışım bi an öyle. Gözlemlerim vardı el değmemiş bir başka gözün yardımına ihtiyaç duydum bir an.

'' Erdinç; sana birkaç blog göstereceğim,bunları sana zahmet iyi incele, sonra senden o değerli yorumunu rica etcem olur mu '' dedim.
Sağolsun kırmadı. ''  Tamam kanka '' dedi. Başladı okumaya. ilk etapta 3 blog inceledi kesmedi. sonra 2 blog daha baktı. ''sıkıldım blog bakmaktan,  ne soracaksın sor bekliyorum  kardeşim ? '' dedi.
Gösterdiğim bloglar arasında kendi blogum da vardı. ''Ya bunlar ne böyle ya, ne renk  var ne video! pasa yazı var bu sayfalar da. Zaten hepsi de birbirine benziyor '' dedi. Allah belanı vermesin dedim senin. biraz gülüştük. Anladım ki arkadaşımın bir blog sayfasından beklentileri farklıydı ya da blog sayfasının ne amaçla kullanıldığını sonrasın da girdiğimiz sohbet esnasında öğrenmişti.

         Ama yine de fikirlerini önemsedim. Blog yazan başka bir arkadaşım da ; '' Blog yazmak bence yazınsal bir değer taşımalıdır'' dedi. Ve ekledi ; ''  Her konu hakkında sırf yazmak için yazmak düşüncelere zarar verir '' dedi.  Galiba kast ettiği şey ileriye yönelik kalıcı eserler vermek gibi bişeydi. Ya dedim altı üstü blog yazıyoruz. Yazınsal değer de olmalı yazı da ama her zman değil ...
Şu an bir edebiyatçı'dan beklenen sorumluluğu bizden istemen acımasızlık değilmi ?diye konuştuk durduk  ... yaptığımız sohbet sonrası dedim yarın (bugün için) yazınsal değer taşımayan samimi bir yazı ile tekrar sezonu açmalıyım. İşte bu yazıyı sırf bu yüzden yazdım. Yazının başlığını ise, konuyla bir alakası olmadığını göstermek için seçtim :)))

 İşlerimizin yoğunluğundan,yaz tatilden, mevsim sıcaklarından,  o yada bu sebepten yazamadığım günlerin acısını çıkarmak istiyorum ben de sizler gibi. 
Yukarı daki soruları sıkıldığımızda kendi kendimize soruyoruz doğrudur. Hatta bazı arkadaşlarımız pes edip bloglarını silip gideceklerini sanıyorlar bu diyardan ama sonra tekrar geri geliyolarlar. Niye ? Yazmak sadece yazmak değil bazı insan için çok daha fazla anlam taşır bence ...
Arkadaşımın bana yöneltiği  '' Bu işten bir karın var mı ? '' sorusunun cevabını ise bu yazıyı bitirdikten sonra , yayınla butonuna basarak göreceğim :))))

SEvgiler ...