23 Ağustos 2012 Perşembe

ÖNCE BEN SEVMELİYİM SENİ


Önce ben sevmeliyim seni
Ama yavaş yavaş…
Önce ben sevmeliyim ki
Ellerim yüzünde dolanırken
Gözüm kapalı görmeliyim sevgini.
Dilinin en suskun olduğu anda
Yüreğini duymalıyım çığlık çığlığa.
İçime çektiğim kokun olmalı
Aldığım her nefesim.
Gözlerimi kaçırdığım her yerde
Gözlerini görmeliyim en derininden.


Önce ben sevmeliyim seni
Ama yavaş yavaş…
Önce ben sevmeliyim ki
Paylaşmadan tadını aldığımda sevginin
Gelgitlerin canımı acıtmalı.
Sıradan aşkların duygusuna inat
Seni sevmek öyle kolay olmamalı.
En aklımda olmadığını sandığım anda
Dilimden dökülen adın olmalı.
Adının aklıma düştüğü her an
Yüreğimden martılar uçuşmalı.


Önce ben sevmeliyim seni
Ama yavaş yavaş…
Önce ben sevmeliyim ki
Bir ‘üç beş nöbeti’ uykusuzluğunda
Yazdığım şiirler hep sana olmalı.
Özlemin gurbetinde değil
Elimdeki sıcaklığında duyulmalı.
Dayanamadığım mesafelerin değil
Bakışlarının benden uzaklığı olmalı.
Başkası olmamalı senden kıskandığım
Benden önceki yılların olmalı.


Önce ben sevmeliyim seni
Ama yavaş yavaş…


Yazan: Banu Kenber (onaylı)

21 Ağustos 2012 Salı

NE DESEM BİLMİYORUM Kİ ?


Sevgili blog yazarları, güzel dostlarım, öncelikle geçte olsa herkesin bayramını kutlar , sağlık,mutluluk ve esenlik dilerim.  Geç oldu artık kutlamasan da olur diyorsanız , (bayramınızın  3. günü kutlu olsun o zaman )

Blogum da paylaşımda bulunmayalı aylar oldu. Bu bir marifet mi hayır kesinlikle değil ! Tamamen üşengeçlik! Bazı hatırlatmalarda bulunacaktım ki fırsatım olmadı belkide tembellik ettim aff ola herkesten. Amma velakin bundan sonra bu blogda hiç görmediğiniz kadar güzel paylaşımlara şahit olacaksınız. Demedi demeyin :))

Yazamadığım süre zarfında yine yüzlerce  blog takip ettim okudum , yorumladım. ama  yazamadım bir türlü ( yazar tıkanmasımı yaşadım bilmiyorum :)))  )  Tabi işin şakası bu. Yazarlık için gidecek daha çok yolumuz var. Neyse sizden uzak kaldığım bu süre zarfında,  bazı gönül dostlarım sevgili güzel insanlar beni kırmayarak blogumda  yazarlık teklifini hiç düşünmeden kabul ettiler eksik olmasınlar, birde üstüne üstlük  birbirinden güzel paylaşımlarda bulundular . Sağolsunlar. Onlara da burdan çok teşekkür ediyorum bu vesileyle...

Her ne kadar heyacanla yayımladığı paylaşımlarının altına ben diye yorum yazsanızda onlar size kırılmamışlar yazmaya devam ediyorlar :)))
Her yazı sonrasında  yazarın kendi ismi bulunuyor, etiketlerde ismi yer alıyor,  yahut '' Bu alanlara bakarak yorum  yazarsanız, postu giren yazar arkadaşımızın emeğini onurlandırmış oluruz. ( yorum yazmayacaksanız  bu hatırlatmayı  dikkate almayınız, sadece bilin diye nacizane söylemde bulundum dostlarım. :)) )


 Şu an yazılarını okuduğunuz bu mütavazi blog sayfasında  benden başka ( SÖZÜN ÖZÜ ), kendi ve kalemi güzel 6 arkadaşım postlarını heyacanla yayınlamaktadır.   Bu mümtaz şahsiyetler : '' Kabakulak Kocakulakoğlu ,  elde var şiir , burcu yıldırım  , AynıBen  ve  her ne kadar eskisi gibi  yazmasa da  gönül dostum , sekeral
 Teşekkürler Güzel İnsanlar ...

Bu ismini saydığım yazar arkadaşlarımın her birinin tarzı farklı olduğu gibi ,üsluplarıda birbirinden farklıdır. O yüzden paylaşımlarında özgürdürler. Anlayışınız için şimdiden  herbirinize teşekkür ediyorum.

Yepyeni  paylaşımlarla devam edebilmek adına ,   masamıza oturduk, kalemimizi elimize aldık.  Neler dökülecek yüreğimizden hep birlikte  görelim bakalım artık ...

 SEvgiler,
 SAygılar ...


Tekrar Hayırlı Bayramlar Dilerim Güzel İnsanlar.
Bayramımız Kutlu Olsun İnşallah .
         
! SÖZÜN ÖZÜ







14 Ağustos 2012 Salı

İŞTE TAM VAKTİ !


    Ey, günahlarla kirlenmiş kimseleri hemen cezalandırmayan, haddini bilmezlerin ayıplarını görmezlikten gelerek onlara manevi kirlerden arınma fırsatı veren Merhametliler Merhametlisi!

Yüreğimizin içinden akarak gelen işte bu yakarış aslında muhabbetimizin amacını açıkça vurgulamaktadır. Evet, keşkelerin bir dönüm noktası,yeni başlangıçların start çizgisi kısacası Allaha karşı boynumuzu yerden yavaşça kaldırma fırsatı veren güç ‘TÖVBE’ uzar gider bu tanımlamalar…

 Kime el açtığının farkında olan bir sadık kul, düşünce ve dualarını niyeti ve içtenliğiyle sık sık kalibrasyondan geçirir yani geçirmelidir. Ne yapıyorum? Amacım ne? Hangi yoldayım?? Acaba çıkmaz yol mu?  Peki bu yolun bir çıkışı varsa nereye çıkar? Hepimizin aklına bir anda gelen ama işimize gelmeyen işte bu sorular evet artık değişimin , yeni bir sayfa açmanın tam vakti dediğimiz zamanlar muhakkak oluyor hayatımızda. Belki de denemeye başlıyoruz  bir saat bilemedin  bir gün için  ya sonrası kocaman bir ‘HİÇ’.  Çünkü tövbeye değer şeyler her zaman daha cazip gelmez mi nefsimize? 

Rabbim bize ahir zamanın karanlığında bir ümit ışığı yolluyor şah damarımızdan veya yedi kat semadan  bizede bu ışığın peşine takılıp karanlığı boğmak kalıyor haksızmıyım?  Ya da daha kolayı dua ve niyazlarımızı nabızlarımızın ‘ALLAH,ALLAH’  diye attığı  dakika ve saniyeleri kollayarak mübarek gün ve geceleri ilahi mevhibelere açık kutlu  vakitler  sayarak dolu dolu yaşaması kalıyor. İşte tam vakti ‘KADİR GECESİ’

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Şüphesiz, biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. 1﴿
Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin! 2﴿
Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. 3﴿
Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. 4﴿
O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir. 5﴿ [KADR SURESİ]

Her kim, imânından dolayı ve mükafatını yalnız Allâh’tan umarak Kadir Gecesi’ni ihya ederse, geçmiş günahları affedilir.[HADİS-İ ŞERİF]

Peygamber efendimizin nice güzel sözlerinden birini hatırlatarak kalemi yavaşça yerine bırakıyorum. Bu mübarek gecede tabir-i caizse annesi kızmış çocuklar gibi boynumuzu büküp, halıyı izleyerek özür ve aff dilemeyi ümit ediyorum hepimiz içinJ

Dualarda buluşmak dileğiyle hayırlı kandiller…


Burcu YILDIRIM

AKLINA GELEN İLK KİŞİ

Birini sevmemeye çalışmaktır aşk.memeye çalışmaktır aşk. 
İlk elini tuttuğunda, heyecandan ne yapacağını bilememektir. 
Heyecanlanmak tır, heyecanını durduramamaktır. 
Gece yatakta tavana bakarak saatlerce düşünebilmektir.
Öpüşmek için utanmak, bir zaman sonra ise dudaklarına alışabilmektir.
Dudaklarının tadına alışabilmek. 
Biraz daha aşık olmak için, biraz daha müzik dinlemektir.
Biraz daha öpmektir,biraz daha sarılmak, “hadi biraz daha” demektir. 
Onun gittiği yerlere koşa koşa giderken, bir zaman sonra gitmemektir.
Ama gizliden gizliye takip etmektir; aşk.
Bazı şeyleri sürekli düşünüp, kendine yedirememek tir aşk.
Yalan söylemektir aşk, kaybetmemek için büyük büyük yalanlar söylemektir.
Tabii ki de çoktan unuttum” cümlesinin ta kendisidir; aşk.
Sırf hayatında biraz daha kalmasını istediğin için arkadaşça davranmaya çalışmaktır.
Arkadaş olamamaktır, aşk.
Kıskandırmaya çalışmaktır, kıskanmaya çalışmaktır, kıskanmamaya çalışmaktır.
Gülerek dinlediğin şarkıların gerçek anlamlarını, yalnızken anlayabilmektir.
Onunla gittiğin yerleri hatırlamaktır aşk.
Hatırlamak istememektir ama hatırlamaktır
İnatla hatırlamaktır aşk.
Ama şayet o hatırladığın mekanda olursan, hatırladığın şeylerin lafını bile etmemektir. 
Bilerek hata yapmaktır, bilerek yanlış yapmak. 
Konuşmamaktır aşk, susmaktır.
Aşk böyle bi’ şeydir işte. 
Kendini kandırmaktır, kendine yalan söylemektir, yalan söylemek istememek ama zorunda kalmaktır. Herkesin ortasında öpüştüğün birine hissettiklerini bir zaman sonra saklamaktır.
Kendinden saklanmaktır.
Artık sadece kendinle konuşmaktır aşk, kendi kendine anlatmaktır.
Buraya yazmaktır aşk.
Etrafında az kişinin kalmasıdır.
Artık üzülmemektir, ağlayamamaktır. Artık ü-zü-le-me-mektir, aşk.
Gözlerinin dolamamasıdır.

Ağlamak isterdim ama ağlayamıyorum nedense” cümlesidir. İçinden geçen cümlelerin başka, yazmaya çalıştıklarının başka, konuştuklarının başka olmasıdır. Bunu bana yazdıran kişidir belki de aşk, belki de bunu okuduğunda aklına gelen ilk kişidir.




                                                                       ARDA EREL

12 Ağustos 2012 Pazar

AKLINA GELMEK



Çok şey olacağını sandığım ama hiçbir şey olmayacağını bildiğim halde, aklına gelmek istiyorum. Bir şarkının sözünde hatırladığında olabilir. Bir yazıdan çok sıkılıp, bitiremediğin bir anda da. Bilmem ki, bir arkadaşının hakkımda bahsetmesi. Bir televizyon programı. Ama gelmeliyim işte, bilmem ki, anlatabiliyor muyum? Anlamıyorsundur. Çünkü insan beyninde yaşatır, beyninde öldürür. Beyninde öldürdüğün şeyleri, bilinçaltında da öldürürsün. Ne kadar derinlere hapsedersen, kazıması ne kadar uzun sürerse, yerinden çıkartmak da o kadar zor olur. Şimdi anlıyor musun? Gelmeliyim çünkü, bütün gün “nerdedir” diye düşündüğün birinin seni düşünmediğini düşünmek, bazen çok zor. Bazen çok imkansız. Bazen “olmaz artık” gibi gelse de, bazen kocaman umutlarla kurduğun; “kesin geliyordur” cümlesi gibi. Bittiğine kesin gözle bakarak inandığın bir şeyi yeniden başlatmak, imkansız gözükebilir. Çok zor olabilir. Hatta istediğim hiç olmayabilir. Ama, birinin aklına geldiğini bilmek, bunu bilerek “Yine de”yle başlayan cümleler kurarak mutlu olmak, inan bir insanı çok mutlu eder. Öyle mutlu eder ki, bunları düşündürmek, bunları yazmak zorunda bıraktırtmaz. 
Bu yüzden aklına gelmek istiyorum. Bu yüzden, aklına geliyorsam; artık hiç çıkmamak istiyorum.

                                              ARDA EREL

1 Ağustos 2012 Çarşamba

GÖZLERİN




GÖZLERİN
 Gözlerin, tutup kolumdan çeker beni senin yoluna,
Gözlerin, atar beni gözlerin karası sevdalara.
Gözlerin, düşürür beni en kahpe tuzaklara,
Gözlerin, yakar beni yarı uyanık aşk acısıyla.
Gözlerin, alır beni götürür bilmediğim masallara,
Gözlerin, satar beni üç kuruşluk aşk romanlarına.
Gözlerin, tutar beni vurur kıyıya dalga dalga,
Gözlerin, bırakır beni her gece çıkmaz sokaklara.
Gözlerin, susturur beni ifadesiz kalırım gece yarılarında,
Gözlerin, söyletir beni dolaşırım bağıra çağıra yollarda.
Gözlerin, inandırır beni en gözü kara yalanlara,
Gözlerin, kandırır beni aklım bir karış havada.
Gözlerin, salar beni adı konulmamış duygulara,
Gözlerin... gözlerin... gözlerin...

Yazan: Banu Kenber (onaylı)