25 Ekim 2012 Perşembe

AY BİR BAHANE



Geçen gün  çıktığım yolculukta hava artık kararmış gece tüm ihtişamıyla kendini göstermeye çalışıyordu. Bir ara başımı gökyüzüne doğru tevafuken kaldırdım ve ayın yaratılış vazifesini yerine getirdiğini fark ettim . Bu bir fark edilişti aslında. Hepimizin bildiği sıradan bir aydı bir başka onu gören için . Ama ben  böyle bir eserin tüm insanlar ya da diğer varlıkların bir araya gelerek yapamayacağını düşündüm bir an. Daha sonra ona bakarak  rabbimin hikmetini düşündüm ve şu ayeti hatırladım : "Rahmanın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak(düzensizlik) görüyor musun?" (Mülk suresi, 3. ayet) 

Tabiki de dedim kendime her şeyi belli bir ölçüde yaratan rabbimizin akıl almaz hesaplamalarını düşündüm . Mesela dedim;
·         Dünya kendi ekseni etrafında saatte bin mil hız yapar. Eğer böyle değil de saatte yüz mil hız yapacak kadar dönseydi, gündüz ve gece şimdi olduğundan daha uzun olurdu. Bu durumda bitkiler gündüz yanar, kalan olursa da onlarda donardı.
  • Ay, dünyamıza şimdiki noktasından 50 bin mil ötede olsaydı, yeryüzünde med-cezir(gel-git) olayları sonucunda bütün kıtalar günde iki defa su altında kalırdı.
  • Dünyamızın çevresini saran atmosfer tabakası biraz daha ince olsaydı, atmosferde yanıp parçalanan binlerce meteor, o zaman dünyamıza rahatlıkla ulaşabilir ve her şeyi yok ederdi.
  • Mevsimlerin sürekliliği, gece ile gündüzün birbirini izlemesi, su döngüsü, yeryüzünde yaşamın oluşması da evrende mükemmel bir düzenin olduğunun en açık delilidir
‘’Güneşi ışıklı, ayı da parlak kılan, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için aya evreler koyan Allah'tır. Allah, bunları boş yere yaratmamıştır. O, ayetlerini düşünen bir toplum için ayrıntılı olarak açıklıyor." (Yunus suresi, 5)

‘’Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık" (Kamer suresi, ayet 49 ) ayeti çınlıyor kulaklarımda. Doğadaki bütün canlı ve cansız varlıklar, varlıklarıyla Allah’ı temsil ederken nasıl oluyor da bu kadar kör olabiliyoruz. Oysa bir yaprak bile silkinerek çıkardığı sesle  Allah’ı tesbih ederken nasıl oluyor da biz eşref-i  mahlukat olarak bunları göremiyoruz diye sitem ettim kendime kendime. Kainat aşk ile ilan ederken teslimiyetini nasıl oluyor da kulaklarımıza pamuk tıkayabiliyoruz . Evren muhteşem ahengiyle sesini bize duyurmaya çalışırken çığlık çığlığa, ben buradayım benim bir sahibim var derken nasıl oluyor da her şey bizimmiş gibi davranabiliyor, Dünyanın merkezi olarak görebiliyoruz kendimizi…

    Hayatı bir tiyatro sahnesi gibi düşünelim hepimizin birer rolü var belki hepimize göre rolümüz çok önemli layıkıyla canlandırmalıyız. İşte bizim de layıkıyla yerine getirmemiz gereken vazifemizde kulluk vazifemiz. Oyun bittikten sonra sahne çıkışında kendimizi izlediğimizde hatalarımızdan utanç duymayalım değil mi?
Umut ediyorum rabbim onu her yerde görebilmeyi, onu her yerde duyup hissedebilmeyi, onun yoluda koşturmayı nasip etsin bizlere  inşallah…
Dua İle…

BURCU YILDIRIM

1 Ekim 2012 Pazartesi

BANA ÖYLE GEL...


BANA ÖYLE GEL…

Öyle bir gel ki bana güzelim,
Tan yeri henüz ağarmadan,
Horozlar ötmeden gel.
Güneş tepelere ulaşmadan,
Aydınlığa kavuşmadan gel.
Çiy taneleri yaprağın ucundayken,
Rüyada mıyım bilmiyorken gel.
Akşamdan kalma uykum dağılmışken,
Rüzgar penceremi aralarken gel.
Ezan sesi kulaklarımda çınlarken,
İsmini secdede anarken gel.
  
Gel ki,
Sana hasret gözlerim
Görünce güzelliğini,
Doğuversin evime gözlerin.
Alev alev güneş gibi
Yaksın çırpınan yüreğimi.
Alıp götürüversin karanlığı,
Duvarlardan kazısın.
Sürüklesin dağların öte yanına,
Benden uzaklara atsın.
 
Ya da bir gece vakti gel güzelim,
Güller henüz kapanmışken,
Bülbüller şikayet etmezken gel.
Karıncalar yuvaya dönmüşken,
Gece kapımı çalmışken gel.
Kapkara bulutlar ıslanırken,
Ay gökte dolanırken gel.
Etrafta ayak sesleri kesilmişken,
Hasretin içime işlemişken gel.
Düşüncelerim karanlığa karışmadan,
Nerden geldiğini söylemeden gel.
 
Gel ki,
Birer yıldız olsun ela gözlerin,
Karanlığın içinde parlasın.
Bir yol göstersin sana doğru
Aydınlansın kara gözlerim
Ne pahasına olursa olsun
Uzatayım elimi sonunda.
Açıvereyim ardında bulunduğun kapıyı
Ulaşayım yıldızlarına…
Yazan: Banu KENBER