17 Ekim 2010 Pazar

HOBİ Mİ ? O DA NE !



Zamanı hoyratça kullandığım mekanlarda,vakit'in nakitten daha önemli olduğunu bilmezdim. Zamanı bilinçsizce tüketen, çevresindeki insanlarla kendisi arasında bir farkındalık oluşturamamış ,karambole yaşayan zamani bir genciydim işte...

Yıllar ,yıllar önce garip bir tesadüfle tanıştım onunla.İlk görüşte aşk dedikleri şey bu olsa gerek. İlk tanışmamızda içimi garip bir duygu kaplamıştı. Tanışma faslı bitmişti arttık. Birbirimizi çok iyi anlıyorduk, onunla geçirdiğim her dakkika için yüce mevlama şükrediyordum. Henüz daha adını dahi bilmediğim bu şey beni çok mutlu ediyordu. Yaşadığım bu mutluluğun  tarifi imkansızdı ,bu yüzden ismini dahi öğrenmek istememiştim bu güzel şey'in. Hep benimle kalması,sıkılmaması için ona soru dahi yöneltmemiştim. Böyle güzel zamanlardan sonra ben o güzel şey'i başka şeylerle aldatmaya başladım istemeyerek! Kendimden utanıyordum ama başka şansımda yoktu. Hepsine yetecek kadar sevgim vardı ve fazlasıyla da onlara yeterdi ...
 Gel zaman gitti zaman, bir tanışma anında  meraklı bir bayan vatandaş, hobilerin nelerdir diyerekten  bir soru yönelti bana ?
Hobi mi ? İlk telefuz edilişinde  kulağa hoş geliyor ama o da nedir dedim içimden ! Ben ona mahçup olmamak adına,  serdeki erkekliğin tüm imkanlarını kulanarak bir cevap düşünürken, bu kez fobin nedir diye sordu? Alalaa ilkini cevaplayacağım diye bi yerlerimden terler akarken, bu ikincisi nerden de çıktı ki! Hızlı bir şekilde düşünmeye başladım. Bu dedikleri şeylerin isimleri birbirine çok benziyor,janjanlı isimlerdi bunlar,mutlaka ikiside birbirine benziyordur diye düşünürken, birden pes ettim ve hobi'nin türkçesi'nin ne olduğunu sordum. Soruya soruyla karşılık verdim bir bakıma. Soruyu bana yönelten bu meraklı beti arkadaşta, meğerse kelimenin türkçe anlamını bilmiyormuş. Bir şeyler geveledi durdu benim gibi. Onca söylediği şey arasında aklımda sadece toparlarsak şu sözler kaldı :  '' İnsanların normal yaşantısında zevk için uğraştığı, bir başka deyişle hayatında yapmak zorunda olduğu şeylerin dışındaki eğlenceli, mutluluk verici ve zevk verici işlerle uğraşmasına  hobi denilmektedir.''
Bana bu soru sorulduğunda yaşım 15-16 idi.   Ve ben o saate kadar hobi'nin bir çikolata çeşidi olduğunu biliyordum. Ya da onun gibi şeyler zannediyordum işte ! Şimdi o yaştaki çoçuklara sorsan hemen bi dünya şey sayarlar bunları sayarkende bana kıçıyla gülerler :))
Neyse sonradan öğrendik arkadaş. Hatta onun bulamadığı, hobi kelimesinin güzel türkçemde ki anlamca karşılığının ''düşkü'' olduğunu bile öğrendim.  Belkide bu kelimeyi sonradan ihtiyaçı karşılamak amacıyla uydurmuşlardır kim bilir. Başka bir  anlamı ise;  ''Görev ve meslek dışında severek yapılan, dinlendirici, oyalayıcı uğraş, düşkü...'' diye geçer bazı kaynaklarda.
Eskiden amcalar,teyzeler bahçelerini büyük bir zevkle sularken,elişi,oya örgü yaparken vss... birbirine nispet yaparak benim en büyük  ''düşküm'' de bu. Ya senin ki ney? diyerek beğenilerini birbirleriyle yarıştırmıyorlardı ki!  İnsanlar zevk için,huzur için her türlü eylemlerde bulunuyordu. Sadece ismini bilmiyordu benim gibi o kadar! Bundan dolayıda eksiklik hissetmiyorlardı...
Demincek evimde otururken, pazar günün vermiş olduğu rahatlıkla bu anı, aklıma geldi durduk yere. Hiç de gelmezdi ,şu an ki top listemde de yoktu ama neyse geldi işte!
Pazar günü ya. Direk koşullanma veya çağrışımla insanın aklına boş zamanını değerlendirdiği  düşkü'leri (hobileri) geliyor. Bana da  bu kez öyle oldu galiba.  Neyse gelelim sözün özü'ne,Benim heycanlık duyarak çoçukluğumda tanıştığım.Mutluluktan ayaklarımı yerden kesen, ve sonra onu diğerleriyle aldattığım şey benim ''düşküm'müş'' ! Meğerse ben ona çoçukluktan düşkünmüşüm.  Denize attıktan sonra başından ayrılmadığım oltam,tuttuktan sonra denize tekrar bıraktığım balıklar, gökyüzünde süzülürken elimi kaşlarımın üzerine koyarak bakıp durduğum uçurtmam, kitaplarım, heyecanlanarak kağıda karaladığım ilk şiirlerim, tutarsız ama sürekli yazdığım düz koşu yapan yazılarım. Halısaha maçlarım,fotoğraf çekme tutukum, ve  son olarakta 1yaşını  geçen günlerde doldurmuş olan nacizane  bu ; '' http://heristebirhayirvardir.blogspot.com/ '' adlı blogcanım.  
İşte o gün bana sorulan o sorunun cevabımı meğerse bunlarmış. Ben bu uğraşları yaparken mutluluk duyorsam, aradan geçen yıllara rağmen terk etmediysem ve beni halen heycanlandırabiliyorlarsa. İster bunun adına hobi diyelim ister düşkü,istersek başka bişey! Aslında sorulması gerek asıl soru ?  Zevk alarak bu eylemleri  sürekli yapabiliyor muyuz? Yoksa dostlar bizi alışverişte görsün diyerek,kağıt üzerinde yada,cv'lerimizde mi yer veriyoruz bu güzel şeylere. Cv'dedim aklıma başka bir anı geldi :))) keşke hobilerimiz işimiz olsaydı da biz hep mutlu mesut işlere imza atsaydık. bu anımı da anlatmadan ben müsadenizi istiyorum bir dahaki yazıda da ona değinirim artık. Ohh beaa rahatladım yine.  Helall sana blogcan! SEviyorum seni ...
Herkese kocaman  SEvgiler, güneşli mutlu pazarlar ...



not :  Son aldığımız haberlere göre , hobi sahibi olmayan insanların yaklaşık %40 ‘ı hayatlarını mutsuz bir şekilde geçirdiği bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış durumda. Sizde bu durumdaysanız en yakın sağlık merkezine değil hayallerinize başvurunuz ...



10 Ekim 2010 Pazar

HER AYRILIK , ASLINDA YENİ BİR BAŞLANGIÇTIR


Ey güzel insanlar hepinize kocaman kocaman SEvgilerimi  getirdim, alın tepe tepe kullanın,bugun bendensiniz
, helalli hoş olsun :))  Malumunuz 1,5 aydır yoktum buralarda. Ortalıgın arazisi oldum bakın yine. Bloga bir geliyorum bir daha beni buralarda görene aşk olsun falla. İyi alıştım bir gidip, bir gelmeye.Benim kadar  üşengeç
,ihmalkar bir blog yazarına da az rastlanır  herhalde bu diyarlarda.
  Elimde olmayan sebeplerden dolayıdır, bu gidip gelmelerim, ama her kısa süreli  ayrılışımda ; yazmayı daha da özlediğimi hissediyorum. Sevdiğimiz şeyleri yanımızdayken özlemek ayrı bir tatlı oluyormuş onu daha iyi anladım.  Bakınız şu an yazma arzusuyla yoğurulmuş, enerjisiyle ülkesine  alternatif  kaynaklar üretebilecek insan konumdayım. Gel gelelim neden ayrı kaldım bunca süre buralardan. ( bana ne arkadaşım dediğinizi duyar gibiyim! olsun ben kendimi rahatlatmak adına yazıyor olcam) 1,5 ay içinde hayatımda çok şey değişti. Mevcut işimden ayrıldım.Ve bir gün sonrasında yeni bir işe başladım. Bu ülkemiz şartlarında nadir görülen bir durumdur, ki ben de bu kadar hızlı gelişme ve sonuç görmemiştim. Gerçekten çok şaşırtıcı bir durumdu.İşsizligin altyapısından yetişmiş bir insan olarak, 6 ay işsizligin en sefil ve en ızdıraplı günleri  görmüş biri olarak, yeni işime hemen başlamamı işsizligin emektar bir oyuncusu olmama baglıyorum. İçimde ki ses artık şansımın tekrardan döneceğini söylüyor. Rüzgar ,talihime şu an hangi yönden esiyor bilmem ama içim de bir bahar mevsimi yaşanıyor.
ALLAH'ım hakkımda, hakkımızda herşeyin hayırlısını nasip eyle.(aminn pls )
Yazmadığım süre zarfında çok okudum. Okudugum her kitaptan , çalışkan bir arı edasıyla sentezlemeler yaptım. Bunları sizinle ilerleyen dönemlerde mutlaka paylaşmalıyım. Zaten blog yazmadığım günlerde mutlaka kitap okurum. Blog yazdıgım zamanlarda ise okuma alışkanlıgım azalıyor.Zaten  cahil adamın tekiyim, okumayıda bırakınca iyice körleşiyor duygularım.Yazmak ve okumak işte müthiş ikili, bir gün bu ikisini hakkıyla bir arada yapabilmek , işte bütün mesele bu..
Blog yazamamın diger bir sebebi ise klavyemdeki teknik problemdi. Bir yazı yazmaya çalıştımda p,ş,i,:)? vs harfleri ve noktalamaları uzun zamandır copy past olarak yapıyordum. Bu durumda zaman kaybına sebep oldugu kadar imla düzenini ve azma hevesimi alt üst ettigi için yazamamıştım ya işte bu sorunu da bu süre içerisinde hallettim artık normal insanlar gibi yazabiliyor. Anlık tepkiler de gülücük bile yapabiliyorum bak şekil de görüldügü gibi :))))))
Neden yazamadım? bitmedi devam ediyor :  Özel sebeplerden dolayı girmiş olduğum geçici depresyondan çıktım. Kalktım bir silkelendim kendime geldim. Olum sen napıyorsun böyle diye kendime verdim veriştirdim. Sanki yediyurlar gibi uyumu kalmışım yıllardır. O kadar geçmiş sandım vakit !
Ve artık inşallah hayatım bir düzene girecek, inşallah bu sefer şansım yaver gidecek, Şeytanın bacagını kırmaya yönelik 9 kusurlu hareketin tamamını denedim. Uzun ince , birazda zahmetli bir yola girdim,  gidiyorum gündüz gece.
Bakın yazmamak için meğerse ne çok sebebim varmış. artık buralardayım inşallah. Fütursuzca yazmak, aklıma ne gelirse sırf kendimi rahatlatmak için yazmak istiyorum. Sınırları aşarsam da şimdiden aff ola.
SEvgiyi ve SAygıyı hak eden degerli blog yazarı arkadaşlarıma  selam olsun ! O güzel yazılarınızı okumayı özledim. Her an kapınızı çalabilirim :))