11 Mayıs 2011 Çarşamba

MİM DEDİĞİN NEDİR GÜLÜM ?


Evveett sıra geldi yazmaya...
Kısa aralıklarla gidip gelmelerime alıştı artık beni tanıyan güzel insanlar.Artık gitmelerimi kimse umursamıyor, yadırgamıyorlar. Biliyorlar ki Sözün Özü ;kürkçü dükkanına kısa zaman sonra dönecek :)) 
Zaten benim de gitme gibi bir niyetim hiçbir zaman olmadı olmaz da. Biz yazmaya alışmış insanlar bi fırsatını bulur yine yazarız vesselam.

      Bazen ister istemez tenhalaşıyor insan.Canım bişey yapmak istemiyor, yada yoğun oluyorum,yorgun oluyorum vss derken blog yazmaktan kısa bir süre uzak kalabiliyorum. Ama blog okumaktan asla geri kalmıyorum. Yazamasamda blogları mutlaka takip ediyorum.Kısacası  canım blog yazmakla yazmamak arasında gidip geldiği içindir işte bütün bu meselem. (ortada bi mesele de yok hea lafı uzatıyorum )

    Bu yazımda ''blog yazarlığı'' hakkında ki  düşüncelerimi sizlerle paylaşmak, ve kendi blog sayfam hakkında da bir kaç sır vermek istiyorum sizlere. Amacım ;  konuşmak, biraz da dertleşmek sizlerle;  Bakalım sizler de benimle aynı fikirdemisiniz ?  ama öncesinde , epeydir aklımda olan bir fikri , dün bana vermiş olduğu MİM'le zihnimde canlandıran             '' Gelibolu17 '' (yani teyzeme ) çok teşekkür ediyorum. Bir çok kişiyle birlikte beni de mimlemiş olmasının nedeni  şu soruydu :

1 ) "Blog açma hikayeniz" nedir ? 
2)  "Blog adınız.... Neden bu ismi seçtiniz ve hikayesi nedir?"

      En baştan belirteyim ki bu yazı biraz  uzun olacak.Yok ben duymadım ,okumadım demeyin sonra bahane kabul etmem ona göre! Benden uyarması sizi :) Zaten epeydir yazmıyorum kelime dağırcığım dolmuş taşmış hırsımı sizden almim :)) evet sıkılacaksanız şayet ? Şu an bu satırda okumayı bırakınız ! 
Madem şu an bu cümleyi okuyorsunuz tamamını da okuyacağınız anlamına geliyor sabrınız için teşekkürler şimdiden :))


Blog geçmişim çok uzun yıllara dayanmıyor 1,5 yıldır blog yazıyorum. Çok sayıda ödül ve bi dünya mim aldım. Aslında bir çoğuda gereksizdir bu mimlerin açıkçası :)  Yani çoğuna itibar etmedim bi iki mim'e cevap yazacaktım ki zamanım olmadı derken ilk defa bir mim'i cevaplıyorum anlayacağınız .
Bu mim ne lan! Açılımı ne ? Hangi ülke menşeli, kim niye çıkarmışş :))) İlk başta ismi  kulağa hoş geliyor ama sürekli mim ,mimm, mimmm ... diyince sinek vızıldaması gibi oluyor bi süree sonra. ( bakın deniyin çok sinir bozucu bişeyy ,ıghhh ! aynı 118 ... bilmem kaçın  reklamları gibi )

Mim'i veren zat-ı  muhterem sevgili teyzem'e bu mim' i napcam şimdi,  nerde cevaplıcam diye bloguna yorum yazarak sordum ama sadece kendi blogumda yayınlamam gerktiğini söyledi . Başka da bişey demedi. Ben sana verdim nasıl olsa,  sende başının çaresine bak der gibiydi :))   (kızma teyze hea, şaka yapıyorum )

Bende kendi üslubumla cevaplarım canımm nolcak yanii...


   Neyse uzatmıyorum artık,  sevgili '' Gelibolu17'' teyzemin sorularını şu MİM'ine istinaden cevaplıyorum (bakınız ; şekil a : http://gelibolu17.blogspot.com/2011/05/mim-diyorumneden-diyorum.html  )


1- "Blog açma hikayeniz" nedir ?  


         Blog açma hikayem yaklaşık  1,5 sene öncesine dayanır. Yazmayı çok seven bir insanım, öğrenim hayatım boyunca  edebiyat dersinden , kompozisyon sınavlarından aldığım notlar sayesinde yırtmış biriyim.Çokta ekmek yedim millete ücret karşılığı kompozisyon yazıları yazarak :) Edebiyat öğretmenim mutlaka senin yazman lazım derdi. Okul dergisinde yazmam gerektiğini ısrarla söyledi ama bilmiyordu ki bizim okulda okul dergisi ,yoktu hiç t olmamıştı :)))  öyle kaldı işte.Hevesim kursağımda kalarak nice dönemler geçti . 

      Neyse yazmayı çok seviyorum, Her zaman , her koşulda cebimde not defteri ve bir kalem bulundururum. Günlük koşuşturmaca içerisinde bile aklıma gelen güzel cümleleri not alıp geçmiş zamanda onu konu başlığı yapıp çok blog yazmışlıgım vardır. Evet farkındayım  asıl soru bu değil biliyorum ama ben biraz detaycı bir insanım :)) Bir şeyin nasıl başladığını bilmeden bir kişinin blog yazarlığını sorgulamak saçma olur diye düşünüyorum.  Sorunun cevabı şu ki. benim aklımda blog diye bişey yoktu. Kişisel bir bir web sitem olsun diye çalışmalar yaparken çok sekteye uğradı yazma eylemim. Yazdıklarım bi kenarda halen bekler çoğunu yayınlamadım erindiğimden :)) 

        Hazır gerçekten bir çok yazım.  Hatta ben inanın blog sayfasının ne olduğunu dahi tam olarak bilmiyordum. O kadar cahildim bu konulara yani. Cebimde ki not defteri yazmak için ilk başlarda bana yetiyordu oysa. Bir gün yakın dostum '' lannn gangaaa baksana bi.  Bir blog adresi almışım. Hemde istediğim isimde buldumm oooo süper oldu. Bundan sonra odu poku yazcam oraya  sen de ordan  takip et beni dedi. Lan olum şurda karşılıklı konuşuyoruz, karşılıklı çay keyfi yapıyoruz yetmez mi sana ? Hem yüz yüze anlatacaklarınla sanal ortamda anlatacağın şeyler aynı kefeye koyulur mu dedim.  Sende aç dedi durdu. Açmazsan bile beni takip ett dedi. 

  Bi süre açmadım onu takip ettim. Ne o bişey yazıyordu bloguna nede millet ona cevap yazıyordu. Bir gün yine bu kısır döngülerde gezinirken arkadaşım gittim birsürü yorum yazdım paylaşımlarına çok hoşuna gitti. O meşhur '' adsız '' adlı  yorum yazan kişiyi merak edip durdu1 hafta .  Sonra hevesini kırmadan söyledim gerçeği ona. Haftalar geçtikten sonra blog için nereye kayıt oluyoruz ikematkah,resim istiyorlar mı ? bürokratik işlemleri uzun mu bunun diye sordum. yok kolay dedi tarif etti. 

Akşam gittim ismime bir tane açtım blog. (bu blog değil tabi) Yazdım durdum bi iki gün. Sonra  bi yazıma yorum geldi, derken  2 kişi izlemeye aldı beni. Ama halen ben nasıl izleneceğimi bilmiyordum o insanları. Sonra 3 izleyicim olunca ve 3 kişiden sürekli yorum gelince lan dedim nerden buldular beni. Ciddi ciddi okuyorlar beni.Takip ediyorlar, begeniyorlar da , iyi dedim bea sevdim bu blog işini. , bi o üç kişiden birinin 300'e yakın izleyicisi vardı. Yani benim 100 katım. Bende neyin nolduğunu tam bilmiyorum ya. Vayy bea dedim 300 kişi onu izliyor ama o gelmiş bana yorum yapıyor. Yazılarımı beğeniyor dedim. Bi şımardım ayıptır söylemesi :))) O gün blog olayı kafamda cukkk diye bir ses eşliğinde oturdu zihnime :))

    Başladım yazmaya verdim çoşkuyu verdim çoşkuyu  :))   3 hafta sonra sıkıldım! Yanlış anlamayın yazmaktan degil blog isminden,blogun amacından,gidişatından vss. Bi süre yazmadım , yazma eylemimi gerçekleştirebilecegim, gelen tepkileri sıcağı sıcağına somut olarak görebilecegim bir ortamı arkadaşım sayesinde keşfettim. Sağolsun,ksik olmasın. Haftalardan sonra; 1,5 yıl önce (2009 eylül sonunda) http://heristebirhayirvardir.blogspot.com/  isimli  bu blogumu  açmaya karar verdim, ve kısa süre sonra açtım. Hiçbir zaman da kendi iradem dahilinde bu blogu  kapatmayacağıma veya  yazdığım yazıları silmeyeceğime dair , yürürlükte olan  kendime dair bir sözüm vardır.
Bi insan blogunu neden kapatır, ona karşı harcadığı emegi,sevgiyi ve zamanı neden ani bir karar sonucunda bir enter tuşuna basarak yok eder halen anlamış değilim.
Offf 1. sorunun cevabı bayağı uzamışşş geçiyorum 2'ye biraz da orda laflıyalım :))
 


2) "Blog adınız ? .... Neden bu ismi seçtiniz ve hikayesi nedir?"


       Teyzem  ve özellikle bir kaç arkadaşım özellikle bu sorunun cevabını bekliyor biliyorum.Siz de çok meraklısınız bea canım yaa :)))

 Yukarıda anlatıklarımla ilintilidir aslında isim seçimim.  ilk açtığım blog kendi ismim ve soyadımı kapsıyordu iyiydi güzeldi ismi, belki tekrar bulmak çok zordur aynı ismi. ama ben kısa sürede  sıkıldım blogun yapısından,tarzından. Çünkü çok kişiseldi. Ne kadar yazmak istesemde kalemin mürekkebi bir türlü damlamıyordu sayfaya. Bunu hissetiğim an, daha yeni başlamış olmamın rahatlığı ile  orda paylaştıgım 10'a yakın yazıyı ve blogu sildim. İşte bu yüzden 2.bir blog  silmeyeceğim. O blogu sildiğim dönemlerde şu ömrü hayatımın en kötü dönemlerini geçiriyordum. o kadar kötü bir dönemdi ki ; tekrar düşünmek bile istemiyorum. depresyondaydım,başıma bin bir türlü işler gelmişti. Dostum bana sırlarını, dertlerini anlatırdo o dönemde,  ben  '' sabret biraz daha kardeşim, hayırlısı olsun az daha bekle, olum bak her işte bir hayır var göreceksin '' gibi benzer cümlelerle bitirirdik sohbetin sonunu. Bir gün bana dedi ki ; sana da ne söylesem hep her işte bir hayır vardır / her şeyde hayır var ,  diyorsun. Olmuyor olum nerde bu hayır , ben niye göremiyorum. inancım sonsuz ama hep hayırlısı diyorum bu kezde hiçbirşey olmuyor. nolcak bizim bu halimiz lan !   Az da benim istedigim olsun '' der dururdu. Günler günleri kovaladı onun basit
 sorunları en hayırlı bir şekilde sonuçlandı. Hep berber mutlu olduk güldük geçtik olayların ardından. Derken bi zaman sonra başıma öyle olaylar geldi ki ama hep üst üstee! İnanın aklınıza gelebilecek envai çeşit sıkıntılar çektim, büyük acılar yaşadım.

 Bir gün nefes alamadığı hissettim. Dertlerim artık beni aşıyordu. Tahammül sınırlarımı aşmıştı çoktan ama Cenab-ı Allah kimseye taşıyamayacağı yükü vermez biliyordum sabır çekip duruyordum. O bana dert yanan arkadaşıma anlattım sıkıntımın sadece yüzde 50 sini, işin içinden çıkamadı ve bana kardeşim sen bana diyordun ya ; Bunlar da geçicek,sabret biraz,hakkımızda hayırlısı olsun,  zaten sen de biliyorsun ki '' her işte bir hayır mutlaka vardır'' insanlar için  dedi.
İşte o an garip bir şekilde ikimiz tarafında da tekrarlanan bu süpriz cümle ile  tekrar nefes almaya başladığımı  hissettim. O gün bugündür çook ama çokk iyiyim.  Ben de o günleri unutmamak adına, her günümde bana umud aşılasın diye ve her işimin gücümün hakkımda hayırlısını olmasını istediğim için bloguma bu ismi layık gördüm. İyi ki de yapmışım pişman değilim :)) hea dez avantajı yok mu?  Var tabi , çok uzun elle yazması zor oluyor :) ama olsun ben onu her haliyle seviyorum :))
  
    Bana bu açıklamaları yapma fırsatı veren '' Gelibolu17 '' ye teşekkürlerimi sunar mim olayını burda sona erdiriyorum.Ben kimseyi mim'lemicem o kadar ismi tek tek bulacak buraya yazıcak zamanım yok şuan. Kimseyi uğraştırmak da istemem :)) ama benim blogumu izleyen duyarlı dostlarım kendi blog isimlerinin anlamlarını yorum kısmına yazarsa şayet hep birlikte öğrenmiş oluruz hikayelerini.


Aklıma gelipte yazamadığım bir kaç nokta daha kaldı ama onlarıda artık bir sonra ki yazımda yazayım çünkü bir post için fazla bir yazı oldu şu an bu.  Bir sonraki yazımda bloglar için püf noktalar,izleyici artırma yöntemleri,blogspotun akıbeti,blog dostluğunun gerçek hayata yansıması gibi bir çok süpriz konuları sizlerle paylaşmak isterim. neyse şimdilik benden bu kadar.
SEvgiler ...


2 Mayıs 2011 Pazartesi

Yokluğunda bir kuş sütü eksik ...


Öperek uyandırdım bu sabah ayrılığı... 
Fırından yeni çıkan bekleyişler satın aldım... 
Kırmızı mavi ekoseli yalnızlığımı serdim masaya... 
Manzaraysa ayrılığa sıfır! işte her şey hazır..
 
Acılarımla iki lafın belini kırdık...
 
Yokluğunda bir kuş sütü eksik..
 
Yalnızlığım ve ben; 
Seni çok bekledik !... 
Cemal Süreya
            
 
  - - - - - - - - - - - - - - - -  - - - - - - - - -  - - - - - - - - -  -  - - - - - - - - - -

Nefes Nefese 

Bir sağanak ertesine rastlasın

Bana gelişin,
Silinmişken tüm izleri geçmişin...

Yılgın bir mülteci gibi düş kollarıma
Utanma,
Varsın eksik olsun hikayen,
Pencerem açık yalanlara
Gün seninle aysın,
Konuş,
Hiç susma...

Öyle bir gecede gel ki,
Tersten essin rüzgar
Güle ağlaya,
Yana yakıla,
Usturupsuzca
Ölelim azar azar...

İstisna bir yara gibi kal bende
Hayra yorulan düşlerim ol,
Böl gecemi,
Destursuz gir mabedime
Şifa niyetine dokun yüzüme...

Olsun,
Bam telime bas,
Korkma,
Kuralları boz!

Mermiden kaçar gibi,
Gökleri açar gibi,
Boşluğa uçar gibi gel...

Ömrü kuşatır gibi
Aşkı yaşatır gibi
Kendinden geçer gibi gel...

Gel be,
Gel işte!
Küfrüm tövbeme karışsın,
Aklım fikrime
Öyle bir gel ki bana;
Nefes nefese...





Şafak Yolcu