15 Temmuz 2011 Cuma

DUA İLE . . .

Rabbinizden bagışlanma dileyin. Sonra da ona tövbe edin...Gerçekten benim Rabbim,esirgeyendir, sevendir.(Hud90)...

Dedim ... Bunca günahım var hangisinin tövbesini yapayım...

dedin : 

"Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir." (Zumer53)

Dedim ...   Rabbim günahlarım tövbe ettiklerimden daha fazladır. Hepsini söylemeye dilim varmadı. Onları da affedermisin? 

dedin :

''Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da ben bilirim.''(Bakara33)

Dedim... Yine gelsem bağışlarmısın? 

Dedin : 
''ALLAH'tan başka günahları bağışlayacak olan yoktur.''(Ali imran135) 

Dedim... Rabbim benim senden başka kimim var? 
Dedin : 
''ALLAH kuluna yetmez mi?''(Zumer36)   . . .




BERAT KANDİLİMİZ ve CUMAMIZ , MÜBAREK OLSUN...

CENAB-I HAK , YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN İNŞALLAH.
HERKESE HAYIRLI KANDİLLER DİLERİM ...
DUA İLE ... 




SEvgiler
SAygılar ...

9 Temmuz 2011 Cumartesi

DEDİ ve lafı KODU

               Bi insanin basina gelebilecek en kotu seylerden biri nedir ? diye sorsam siz değerli okurlara bisürü şey sayarsınız bana biliyorum.Ama tek seferde tahmin edemezsiniz söylicem şeyi. Zanlımca başa gelse de çekilmeyecek en kötü şey : iki bayanın dedikodusuna tanık olmak, katlanmak zorunda kalmaktır. Düşünün ki  baştan sona  zengin bir muhtevası olan bir diyalog !  ama giriş ve gelişme bölümüyle başlayıp da bir türlü  sonuca gelemeyen,gelmek bilmeyen bir sohbetin en dikkatli görgü tanıklarından birisiniz. aman Allah`im bu ne büyük bir zulümdür.Evlerden kapılardan ırak olsun ...


             Bugün bi ulaşım aracında yoğun kalabalıkta gotgote seyir ederken  iki artı bir kadın belirtdi tepemde. dakkika bir başladılar sohbete. durun bir araç hareket etsin! Zorunuz ne. Muhtemelen dışlarda hararetle yarım kalmış bir muhabetin birazdan rövanşı oynanacak yanımda. Kılıçlar çekilecek , ceng eyleyecek birbirleriyle ,ötekive berikilerle hanım teyzeler,bayanlar ...
Onlar adina ister  bayan bayana konusma desin, ister iki lafın belini kırma bilmem nee ... Hepimiz biliyoruz ki Birinin arkasından konuşulan herşeyin adı : dedikodu'dur yani gıybet'tir.
İkili diyalog şöyle başladı :
A:  Duydun mu ? Mehtap yeni aldığı eve bi dünya para harcamış ama inan evini yine pok götürüyor.
B: İnsanın içinde olcak Aslı Abla. Mehtabı biliyorsun üstüne başına alsın dursun. Evine gitsen bir bardak su içmeye tiksinirsin...

İki kadin dedi dedi durdu günün kurbanı hakkında !  futursuzca sarfettiler sözleri. sozleri karsindakinin dudaklarina usulca kondu. Aynı eleştiriyel yüzsüzükte diğerinin yüzünde anlam buldu cümleler.
A 'nın Felanca komsusu kendini cekemiyormus hep onu kiskandigindan o ne alirsa onu aliyor bosyere harcamalarda bulunuyor zaten aldiklarida bi halta benzemiyormus. Digerinin cok sevdigi bi eltisi varmis fakat cocugunu hic iyi yetistiremediginden artik kendi cocuguna da kotu ornek oluyor diye artık görüştürmeyeceğini belirtiyor. Anasından ne görürse onu uyguluyor çoçuk diye noktalıyor sözlerini. İşte böyle  gosteriyor eltisine sevgisini.

          Bunun gibi nice seyler anlatildi onlarla zorunlugu yolculugum esnasında. Malesef  malesef ki kulakligimi almamistim bir şeyler dinleyemedim. Ve mecburen onları dinlerken telefonun not defterine  başladım yukarda ki diyoloğları yazmaya.Ve ben onları dinledikce once onlardan tiksindim sonra onlarla ayni havayi soludugum icin kendimden utandim.  Bu kadınları birer örnekti sadece daha kötü dedikodulara da şahit oldu istemeden bu bünye. İki bayan yan yana gelmesin aynı ortamda bulunmasın. Madem bulunuyorlar aynı ortamda,  siz orda olmayın :)) Nerden buluyorsunuz bu bitmek bilmez enerjiyi. Anlattıklarınız size nasıl bir kar sağlıyor ? Konuştukça stres mi atıyorsunuz  yoksa gerçekten deşarz mı oluyorsunuz?
Çok samimi arkadaşınıza o an başınızdan geçen olayı daha olay bitmeden nasıl anlatsam diye hemen kafanızda kurguluyorsunuz dime gerçekten ? yoksa bu kadar komplike cümleler nefes almadan süzülemez dudaklardan.

 Derler ki bayanlar;  sadece biz hanımlar mı dedikodu yapıyoruz ?  hiç  erkekler yapmıyor mu? Erkekler daha kalitesini yapiyorlar da hep biz bayanlar goze batiyoruz  ay ay insanin adi cikmsin derlerr :))
Bi karsi taraf olarak objektif dusundum. ( hatta bunları yazarken de bayan arkadaşların tepkisini maruz kalmayalım da sonra  bana sinir olup başka bir blog yazarına dedikodumu yaparlar da üzülür oturur bir köşede ağlarım :))  )   Evet tarafsız düşündüm bir erkek olarak;  yapabilir erkekler de , gozlemlerimi tekrar masaya yatirdim da ; yokk be ablacim biz sizin tirnaginiz olamayız.

Erkekler;  spor , araba,iş muhabeti  yaparken bi yandan da   önünde ki gazetenin arka kapağında ki bikinili kadının vücut hatlarından söz açıp alakasız bi şekilde açtığı sohbeti yine kendi  kapatır. Bundan öteye bi muhabbet yapamazlar yapsalar da onun adı dedikodu olmaz. Yüz yüze söyler ne söylicekse  geçer giderler oradan. Zaten erkekler bu tür muhabbeti fazla oteye tasiyacak yetenege sahip de degildirler. Oyle bayanlar gibi dedin mi lafi koduramazlar gedigine.  Ahh dedikodugezer ablalar ayak ustu bende senin dedikodunuzu kaleme aldim ya sizden  korkulur : )

Ben halen ciddi ciddi düşünüyorum. Bayanların dedikodu yapması yemek yemek gibi bir ihtiyaç mı ? hayatının gerçekten olmazsa olmazlarından mı ? Yoksa olsa da olur olmazsa yok  dayanamam illa yapmam lazım dediği bir aktivite midir ? Çözemedim bir türlü ben bu işi, en iyisi  gidip bir bilene sormalı ...

5 Temmuz 2011 Salı

Hocam Başlığı Gençliğin Teknolojiyle İmtahanı Olarak Yazalım!

Lise zamanlarımızda önemli bazı tırsınç dakikalarımız vardı. Misal hocaya abesle iştigal soru sormak adamin suratını hocanın üstün kavrama özelliğine sahip elleriyle işgal etmesi demekti. Hocanın sorduğu soruya oturulan mevkiye göre pencerelere sürülmüş macunlara, duvardaki yarıklara yada sıranın üstüne kazınmış sevgili isimlerine sukut ederek bakmak, ilahi güçten bakılan yerde cevabın belirmesini, böyle içe doğru bi "oku!" mucizesi beklemek, hazin bir sonun habercisiydi keza. O zamanlar hoca dayaklarından sonra velilerin okul yönetimini "hepinizi Hakkariye sürdürceeğğem" diye kendini okul girişindeki demir kapıya zincirleyerek protesto eden hareketlerinin yerini varoş semtlerde "vay eşşolu eşşek demek hocadan dayak yidin!" dayağı, kral dairelerinde ise "çabuk odana murat can cezalısın harçlığından kescem ayrıca ahşama yemek filan yok" cezası olarak ayrı bir ebeveyn fırtınasına çeviren uygulamalar mevcuttu ki tam bir karanlık orta çağı, tam bir höyt deyince susan efendi ögrenci üstünlüğü politeryası hakim ülkede.

Sorsan şimdi bizimkiler hep kendini savunur öyle şeylerde "bizim zamanımızda şu yohtu bu yohtu zart olmazdı zurt için şu yapılırdı" iyi de babacığım yani tarihi kayıtlara bakıyoruz o zamanlar olmayıp bizim zamanımızda olan sadece renkli televizyonlar var, hadi biraz daha ötesinde kumandalı renkli televizyonlar olmuş. O da zaten babam kumandayı gömleğinin cebine koyardı tuşlarının ne işe yaradığını bile anlamazdık. Enteresan gizemli bi aygıttı sadece bizim için. Yani gömlek cebinde muhafaza edilen kumandanın kefareti okulda dayak nedeniyle yenilen 40 dakikalık dayaksa, şimdiki çocukların diri diri gömülmemesi şaşırtıcı bişe değil mi lan?

Benim zamanımda Nintendolarda Mario' ya zıplayınca "basınca zıplıyo lan" diye ağzı açık bakıyordum, onu da zıplatmak için anneme "anneee nooolurr Eren gillere misafirliğe gidek nooluur" diye yalvarıyordum. Teknolojiye en sık ulaştığım zamanlarım Eren' in ayağını kırmasına binayen her gün gittiğim "Eren' in evde canı çoh sıhılıyo şu kepçe arhadaşı gelsin biraz oynasınlar" zamanıdır ki o zamanlar da hep Eren Mario oluyodu ben Luigi. Bütün kutuları kırıp bana pis pis gerizekalı muamelesi yapan Eren'e tahammül etmişim, onun bile bi bedeli vardı demek istiyorum.

Olay bilgiye çabuk ulaşıyorduk ise, nerde üstadım? Hoca ödev verir gider halk kütüphanesine sabah girersin akşama kadar içi kurtlanmış kitaplardan yazar durursun. Hadi kitaplar eski zamandakilerden yeni diyecem de kapağında "mektebimin can-u alisi talebem Füsun Takar' a armağandır Tarih: 13.09.1943" yani kitabı yazan da, satan da, hediye eden de, hediyeyi alan da şu an rahmetli. Ölmüşlerine rahmet olsun diye çocukları halk eğitime bahşetmiş kitabı bu mudur imkan?

Şimdi ben de "bah şimdi ki çocuhların her şeyi var" bıdı bıdısı yapıp yeni neslin körpe beyinlerine taş atmak istemem de arkadaş 13 yaşındaki çocuk wikiliksin ülkeler arası gizli yazışmalarını 0,22 saniye içinde buluyor.

/süre googleda an içinde arama yapılarak bulunmuştur./

Ama buluyor mu? Yok! Okuyor mu? Yok! hayatı boyunca 2 tane kitap okumamış genç dimahlar çakma cümlelerden kendilerine feysbuk iletisi yapıyor. Geçen üniversite hocası konuşuyor "ödev verdim web sayfasını olduğu gibi getirmiş, worde bile atma gereği duymamış" diye yakınıyor peki dayak? Yok! dayak atılsın uğraşında değilim, biz neden dayak yedik onu soruyorum! Üniversite gençlerinin dinamizim kaynağını sosyal olanlar; çektirdikleri resimleri feysbukta paylaşanlar, evde mal mal oturanları ise bütün gün onları beğenenler, paylaşanlar oluşturuyor. Feysbuk hesabının donduğunu öğrenince tansiyonu düşen, bunalıma girip hayata küsen gençler, teknolojinin kendisine muhtaç ettiği, yönettiği insanlar ve ellerini ovuşturan zafer içindeki katipalizm. Böyle bir toplumda cehalet vazgeçilmez bir hıyarlıktır ki böyle bir hıyarizimden hiç bi cacık olmaz afedersiniz.

Dindar geçineni dinini bilmez, 5 şartı deyince şeyy "Allahh, Peygamberr, Melekkk, bidee ha şey oruç, oruç" diye sana bakar, kafasına eseni cennete gönderir esmeyeni cehennemde yakar, Tarihçisi "kardeşim ben tarih ohuyom benden iyi mi bilceksiniz Kanuni, Yavuz'un babası!" entelizmi yaratır. Fizikçisi "kuantum böyle şey gibi enteresan bişe" diye şaşırtır vb.vs. Böyle zengin bilgi kaynağı ortamında bilgisiz yetişen gençlerden internet kafelerde kantır, knight gibi çoklu oyunlar oynarken "beni bırahmayın lağğnn sıhın sıhın gafalarına sıghın!" dayanışması olur başka da bi bok olmaz.

Peki benden bi bok oldu mu? Olmadı. Ama diyebilir miyiz ki bunun Marioyu zıplatmakla alakası var diyemeyiz.O zaman dağılalım.....