27 Aralık 2012 Perşembe

Sevgiden de Öte

SEVGİDEN DE ÖTE
Buz gibi alevler içinde beyaz bir gül,
Dikenleri batmıyor kimseye.
Suspus olmuş dalda bülbül,
Şikayetini getirmiyor dile.
Kapkara geceye doğuyor güneş,
Ay gökte asılı kalıyor.
Aklım almıyor hiçbir şeyi…
Karanlık caddeye yağıyor mavi gökyüzü
Cam kırıklarının acısı ellerimde,
Sevdan kadar acıtmıyor canımı.
Elimdeki sıcaklığınla başlıyor uzaklığın
Sonra gidiveriyor içimden martılar.
Bir günah perdesi hep gözlerimde,
Düşüncelerimde söyleyemediğim sözler.
Sen beyaz yalanlar söyle bana,
Durma, söyle hadi.
Geceyi uyandırmışken dolunay
Kayan küçük yıldızı yakala.
Sonra bir dilek tut sessizce,
Gerçekle düş arasında.
Sarı, siyah, kızıl eller
Uzanır boynuma günahlarla.
Rüzgar eser durur yüzüme yüzüme,
Darmadağınım…
Korkutur hep gök gürültüleri.
Sığdıramam kendimi koca şehre.
Zor gelir bu kıyamet günleri.
Getirmedim ama yolundan hiçbir gideni,
Karanlıkları hep bıraktım geceye.
Doğru belki sevmiyorum seni,
Bu bendeki sevgiden de öte…
Yazan: Banu Kenber (onaylı)

9 Aralık 2012 Pazar

GEL ARTIK ...



Herşeyden vazgeçtiğim bir anda,
Kalbimin kapısını çalmadan gel,
Paldır kültür gir hayatıma,
Gelişin ses getirsin,,
Yankılansın dörtbir yan,
Varlıgınla aydınlansın gözümün feri,
Şifa olsun gelişin acılara,

Mucizem ol,
Yaşama sevincimi kucakla,
Sığınacak limanım,
Karanlığıma fener ol,
Şans meleğim,
İlham perim ol,
Gelişinin şerefine dizerim mısraları  sıraya,

Umudumu henüz  yitirmeden,
Güneş batmadan gel,
Tesadüfen geç istersen gönül yamacımdan,
Süpriz yaparmışçasına gel,
Otur, kurul yüreğimde baş köşeye, 
Yüreğim az dağınıktır,
Kusura bakmadan gel ...

Şiir :  Salih Yıldırım

7 Aralık 2012 Cuma

BAK YİNE GEÇTİ BAHAR GÜL NEYLESİN ...


Bak yine geçti bahar gül neylesin neylesin
Gelmeyince nazlı yar yol neylesin neylesin
Ağaç bakar göklere bulutlar hasret yere
Güneş yakmış bir kere çöl neylesin neylesin
Gönlümdeki arzuyu dinmeyen şu sızıyı
Tanrı yazmış yazıyı kul neylesin neylesin ...



6 Aralık 2012 Perşembe

Gitgide Alışıyorum Sana


Gitgide alışıyorum sana....
Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz...
Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin...
Yanımda olduğun zamanlar;
sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor,
alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun...
Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan...
Alışkanlıklar daima korkutur beni...
Düşün ki ben yaşamaya bile alışkın değilim...
Kendimi kendime alıştıramadım yıllardır...
Fakat şimdi sana alışıyorum...
Alıştıkça özlemim artıyor, daha yoğunlaşıyor.
Yalnız içimde garip bir korku var.
Sana alışmaktan değil seni kendime alıştırmaktan korkuyorum...
Bir gün sana şimdi verdiklerimden daha güzelini
daha değerlisini verememekten korkuyorum...
Bir gün ansızın ölmekten ve seni, bana olan alışkanlığınla
yapayalnız bırakmaktan korkuyorum...

 
Oysaki her zaman ve günün her saatinde
yanında olmalıyım senin... Bana alışmış olmaktan
pişmanlık duyacağın bir dakikan bile olmamalı...
Bütün zamanlarını zamanlarımla karıştırıp
emsalsiz bir zaman bileşiminde yaşatmalıyım seni...
Uykularda bile aynı rüyayı görmeliyiz.
Her şeyin ve her zevkin yarısı senin olmalı, yarısı benim...
"Bana alış" demeyeceğim... Nasıl olsa alışacaksın bir gün...
Şimdi çirkinliğimde güzellikler bulan gözlerin,
o zaman en güzeli görecek bende! Alışkanlığınla,
sevginle yepyeni bir "ben" yaratacaksın benden!
 

İlk defa sevilmenin ürpertileri içindeyim inan. Sevgimle
mukayese edebileceğim tek şeyi beni sevmende buldum...
Ömrümde kimse bana sevmenin gerekliliğini öğretmedi.
Kimseden sevgisini istemedim, verdiler almadım.
Bencildim bir zamanlar, sevmek benim hakkım diyordum.
Oysaki şimdi bir zamanlar hiç sevmemiş olduğumu
kendi kendime biraz da utanarak itiraf ediyorum.

 
Asıl büyük sevgiyi seni sevmekte buldum ve sevgim
senin sevginle değerleniyor, ayrı bir anlam kazanıyor...
Sevgin olmasaydı değersiz bir cam parçasıydım.
Sevginle bir aynayım şimdi. Bana bakanlar baştanbaşa
seni görecekler içimde...
Bir zincirin iki halkasıyız seninle anlıyor musun?
Aynı kadehte karışmış iki içkiyiz.
İki kelimeyiz seninle birbirini tamamlayan.
Her yerde iki olduğumuz için
bir bütün haline geliyoruz durmadan...

 
Alışkanlığım devamlı sana çekiyor beni...
Durup durup dudaklarını öpmek geliyor içimden...
Saçlarını okşamak geliyor, ellerini tutmak geliyor...
Kokunun tenime sindiğini hissediyorum geceleri...
Teninin dudaklarımda eridiğini hissediyorum...
Boynunun en güzel yerini benden başkası bilemez artık...

 
Seni kimse benim kadar benimle bir bütün olduğuna inandıramaz....
Gitgide bu alışkanlığın içinde kaybolduğumu hissediyorum...
Beni yaşadığım zamanın dışına çıkarıyorsun.
Bir gün tarih öncesinde yaşıyoruz , bir gün bulutların üstünde...
Uzun süren bir baygınlık sonrasının
o anlatılmaz baş dönmesi içindeyim...
Bütün merdivenler birbirine eklendiği zaman
seninle vardığım yüksekliğe erişemez...

 
Açılmış bütün kuyuların derinliği
içimde seni bulduğum yer kadar derin değil...
Alışkanlık kozasını ören bir ipekböceği gibi gitgide tamamlıyor bizi.
Emsalsiz bir oluşun içinde yuvarlanıyoruz.
Korkunç bir yangın başladı yüreklerimizde.
Özlem, kıskançlık, arzu ne varsa içimizde hepsi birdenbire tutuştu.
Alev almayan bir yerimiz kalmadı.
Alevlerimiz muhteşem bir kızıllığın içinde yıldızlara kadar uzanıyor.
Hiç bir su, bu ateşi söndüremez artık.
Nehirle, denizler boşalsa üstümüze hiç sönmeyeceğimizi biliyorum.
Bu yangın biz birer kor haline gelinceye kadar sürecek.
Önce bakışlarımız alıştı birbirine, sonra parmak uçlarımız...
Bu oluş tamamlandığı anda yeryüzünde
bizden güçlüsü olmayacak!
En mutlu olduğumuz yerde en güçlü de olacağız seninle...
Bu bir sonun değil bir varoluşun başlangıcıdır.
Geçmişteki tüm alışkanlıkların bana alışmanı önleyemez artık...



Ümit Yaşar OĞUZCAN